4 Ekim 2010 Pazartesi

Aslında herşey tükenen bir kaleme, tükenmez dedikleri kadar yalan......

Çocukkken en sevdiğim masaldı külkedisi.Prensin aşık olduğu kadını ayakkabısından tanımaya çalışmasını anlamasamda dört gözle beklerdim prensesin kötü kalpli üvey annesinin tuzaklarından kurtulup ayakkabıyı denemesini..Sonunda beklenen olur kavuşurdu prensle prenses. Evlenir bi ömür mutlu olurlardı sonrasıda işte bize onlara mutluğa pay edilen elmalar...

Ama yok dimi aslında prens de prens diye bize dayatılan o beyaz atlı; işi gücü prensesin peşinden koşmak olan prensler..İşte çocukluğumun masallarını hayallerim yapmışım belkide ondan bunca haylkırıklığı..

Korkuyorum biliyomusun herkezden ama en çok kendimden.Ondan belkide kaçıyorum herşeyden her riskten ya mutsuz olursam ya başaramazsam diye.Çok mu sevmek kendimi bu bendeki yoksa çok mu önemsemek başkarının ne düşünürlerini bilemiyorum.. bilemedikçe deliriyorum..
Bi çıkış yolu arıyorum kendime düşüncelerimle kavga etmekten vazgeçeceğim; evet en azından burda bi problem yok diyebileceğim bi yol.Sırf o yüzden hayatımda iyi olabileceğini hissettiğim herşeye sarılıyorum sıkı sıkı belki boğuyorum bu yüzden onları, kendimi..

Yeniden başlamak istemiyorum bi masala daha birine yeniden güvenmek istemiyorum inanmak istemiyorum..Acabalarla kafamı kurcalmak cevap alamayınca bambaşka bişeyden hırsımı almak istemiyorum.
Gitmek istiyorum sadece burdan.. hani klişeler vardır ya telefonunu kapatıp kimseye haber vermeden bi sahil kasabasına atmak kendini  sonra belkide görmüş geçirmiş bi balıkçıyla düşündüresi cümleler eşliğinde bi bardak çay denize karşı...

Ey evren!! napıcaksan yap artık! benim çok canım yanıyo....

Hiç yorum yok: