18 Kasım 2011 Cuma

Geç kaldık...

Kelimelerim beni bıraktı sanki.Bana ait olmayan basit cümlelerin arkasından sesleniyorum her defasında.Ben hiç ben gibi değilim bu aralar..Sanki başka bir kız mesken tutmuşta  içimi, duygularımı evirip çeviyor dilediğince.Hani tabir-i caisse; salya sümük ağlamak isterken  kaskatı bırakıveriyor ortalığa.
Çok sevdiğim  insanların hasta olduklarını öğreniyorum.Sonra geç kalındığını,tedavinin yorucağını bla bla...Hep aynı umutsuz,hissiz cümleler..Sonra onlarla yapmak istediğim konuşmalar geliyor aklıma,hayatlarını mücadelelerini dinlemek için  hayli geç kaldığımı farkediyorum bu kezde.Kızıyorum kendime.Mevlana 'yı Şems'i, bidaha kimsenin öyle anlatamayacağını bildiğim için kızıyorum.Onlarla daha çok vakit geçirmediğim için kızıyorum..Paha biçilmez sohbetleri ertelediğim için kızıyorum sonra..
Canımı  yakıyor bu kasım ayı.Hep kötü haberleri getiriyor beraberinde..İnatla çocukluğuma sarılırken ben; o  koca bir kadına dönüştürmek için uğraşıyor adeta.Ve her kasımda anlıyorum ki, insanı büyüten yaşı değil kayıpları oluyor.Hayatı boyunca hep yanında olucağına inandığı bilgisini, görgüsünü, hayatına meç ettiği insanların yakında olamayacaklarını bilmek, duymak, hazmetmeye çalışmak oluyor..
 

Hiç yorum yok: